Güneşli Pazartesiler Eleştirisi ve İncelemesi yazımıza hoş geldiniz. Film hakkında karakter karakter derinlemesine bir analiz sunuyoruz.
Orjinal adı Los lunes al sol (2002) çeviri adıyla Güneşli Pazartesiler , İspanyol yönetmen Fernando León de Aranoa, işsiz insanlarının öyküsü konu alınıyor. İşsiz, işini kaybetmiş beş arkadaşın hikayesi. İnsanlar tersanede çalışıyorlar. Filmin açılış sahnesinde işçiler tersanenin kapatılmasından dolayı eylem yapıyorlar. Tersanenin kapatılma nedeni ise daha ucuza Kore’den gemi alabiliyor olmaları. Bu yüzden tersaneye ihtiyaçlarının olduğunu düşünmüyorlar. Tersanenin üretiminden daha değerli bir kazancın arazisine büyük, lüks evler yaparak kazanabileceklerini düşünüyorlar. Burada kapitalizm izlerini görüyoruz çünkü kapitalizm üretim yapar.
Filmin temel amacı çalışma isteğinin gösterilmesi. Bu çalışma kavramıyla beraber kölelik ortaya çıkıyor. İşi tamamlanıp ve karşılığında ödeme alındığında sürekli olarak o iş yapılır. Yaşamı devam ettirmek için değildir bu yapılan iş. Bunun karşılığında birinin emeği kullanılmaya başlanır. Emeğe para verilir. Bununla birlikte çalışma kavramı oluşur. Vahşi kapitalizmden önce tüm dinler çalışmayı kutsuyor. Antik çağda çalışma çok kutsal değildi çünkü köleler çalıştırılıyordu. Çalışmayan insanlar sanatla, düşünceyle uğraşıyordu ve aristokratların olduğu dünya vardı. Orta çağda Hristiyanlık çalışmamayı günah saydı. Tevrat’ta Yahudilerin zengin olmasının temel nedeninin kitapta belirtildiği üzere ticaretle uğraşması gerektiği yazıyor olması. Müslümanlıkta da “Allah’ın verdiği nefesi boşa harcama” sözü geçiyor. Çalışmanın ödülü karşılığında Kapitalizm boş zaman verir. Alışveriş yapma isteği yaratır. İhtiyaç ürettirir. Almadığında kötü hissedeceğini düşündürür insanlığa. İnsanların sendikalaşma, grev hakları arttıkça kapitalizmin kötü unsurlarıyla karşılaşınca devlet kanunlarla bu durumları kontrol ve koruma altına alıyor.

Filmin asıl oyuncusu Santa. Bir eyleme gidiyor ve sekiz binlik bir zarar veriyor. Bir sokak lambasını kırıyor. Mahkemesi oluyor, mahkemede para cezasına çarptırılıyor. Santa buna başta karşı çıkıyor. Ödemek istemiyor çünkü işi yok. İşten yeni çıkarılmış. Daha sonra filmin içinden bir çocuk bakıcılığının beş bin olduğunu anlıyoruz. İki gece çocuk baksa sorunu çözecek fakat direniyor. Haklı olduğunu düşünüyor. En sonunda ödemesini yapıyor ve filmin son sahnesinde o sokak lambasını tekrardan kırdığını görüyoruz. Santa, bakıcılık yapmaya gittiği çocuğun evinde Ağustos Böceği hikayesini okuyor. Evin 5 yaşındaki çocuğuna hikayeyi anlatan Santa, daha o yaşlardayken çalışmak gerektiği ve çalışılmazsa kışın aç kalınacağını işliyor akıllara. Santa’da çalışmak istiyor ama çalışamıyor. Karınca olmak istiyor ama içine doğduğu sistem onu Ateş Böceği olarak adlandırmış.
Sorulmamış kimseye ya da Santa’ya ‘Sen çalışmak istiyor musun?’ diye.
Tam da bu noktada Santa’nın hırsızlık yaptığını da görüyoruz. Fakat hırsızlık yaptığı yerler marketler. Haksızlık yapanların olduğunu düşündüğü yerlerde hırsızlık yapıyor. Cips çalıp çöpünü rafa bırakıyor ama zengin olan çocuğun evine gittiğinde hiçbir şey çalmıyor. Üstelik burada sorumluluk bana ait diyerek diğer arkadaşlarının da dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Arkadaşıyla denizin kenarında uzaklara bakarak Avustralya Adasından bahsediyor. İnsanlara toprakların dağıtıldığını söylüyor. İdeolojik olarak ise sosyalist düşüncede olan karakterimiz haksızlıklara gelemiyor. Santa’nın temel özelliği haksızlığa gelemeyen işten atılmış orta yaşlarda bir adam. Karakterin dış görüntüsünde sosyalist oluşunu destekliyor.
Güneşli Pazartesiler eleştirisi ve incelemesine devam ediyoruz.

BAZILARI ATEŞ BÖCEĞİ OLARAK DOĞAR
Jose yine orta yaşlarda, karısı çalışan ve kendisi işsiz. Birazda alkol problemleri olan bir adam. Karısının çalışmasından mutlu değil. İşini kaybettiğinden ve üstüne üstlük karısının parasıyla geçindiklerinden dolayı özgüvenini de kaybetmiş bir adam. Eşi ise evin geçimini sağladığı için bundan dolayı kendini rahatsız hissediyor ve ondada bir özgüven eksikliği var. Bunu en iyi kendine aynanın önünde sürekli deodorant sıkarken ve eşinin kendisiyle yakınlaşmak istemesinde sürekli balık fabrikasında çalıştığı için balık koktuğunu söylediğinde görüyoruz. Hatta Jose eşine sürekli ‘Deniz kızı’ diyerek sesleniyor. Kredi çekmek için bankaya gidiyorlar, bankacı evrakları tamamlarken kefil arandığını ve kefilin çalışıyor olmasının kredi çıkmasındaki etkisinin büyük olduğunu söylüyor. Jose imzalamayı teklif ediyor fakat işsiz olduğu için banka çalışanı Jose’nin imzasını bile almıyor.
Jose bu noktada sistem için bir hiç olduğunu anlıyor.
Karısı bu durumdan şikayetçi. İşsizliği yüzünden evinin arabasının hatta çocuğunun bile olmayacağını öne sürüyor. Banka çıkışında eşine bağırıyor. Kapitalizmle ataerkillik birliktedir. Çalışma ile birlikte erkeklik kodları gelişir. Kadının çalışmaması kabul edilebilir fakat erkeğin çalışmaması tolere edilebilir bir şey değildir. Jose hikâye içerisinde özgüvensizliğinden dolayı karısını kıskanıyor. İş yerinde karısının adını patronunun bilmesi Jose’yi rahatsız ediyor. Patronun işçilerin hepsinin adını bilip bilmediğini soruyor. Eşinden şüpheleniyor. Amador’un haline düşmekten korkuyor. Kadında eşine karşı ilk başta terk etme düşüncesine sahip ancak Amador’un cenazesinden gelen Jose’yi görünce yanlış bir şey yaptığını fark ediyor ve Jose görmesin diye hazırladığı bavulun üzerine bacaklarındaki battaniyeyi örtüyor. Kadında eşine saygı duyuyor.
Ana balık temizliği işinde çalışıyor. Jose’nin karısı. Ana bütün film boyunca deodorant sıkıyor. Rahatız çünkü kokusundan. Jose aşağılamaya hatta kendi özgüvensizliğinden ötürü kadının üzerinde otorite kurmaya çalışıyor. Eşinin işten çıkarıldıktan sonra kendisi üzerinde kurduğu baskıların karşılığı olarak kendini savunmaya almış durumda. Tartıştıklarında Jose’ye ‘Gel sen çalış o zaman’ diyor.
Lino; ellili yaşlarda işsiz kalmış. Vahşi kapitalizm 25-35 yaş dışındaki kişilere iş vermiyor. Gazetelere bakıyor, mülakatlara gidiyor fakat iş bulamıyor. İş bulmak için gittiği mülakatta işi genellikle genç ve dinç görünen insanların alındığını fark ediyor. Kendi saçlarındaki kırlıklar, bilgisayar kullanmayı bilmemesi gibi eksiklikleri yüzünden oğlundan bilgisayar dersi alıyor. Oğlunun kıyafetlerini giyiyor. Iş görüşmesine giderken saçını boyuyor. Mülakat salonunda beklerken kendinden önce içeriye girip çıkan kişilere bakıyor bir de kendine bakıyor. Orda sorguluyor her şeyi ve tam sıra kendine geldiğinde içeriye girmek yerine dışarıya çıkıp boyamış olduğu saçlarını yıkıyor. Orada pes ettiğini anlıyoruz. Kapitalizmin vahşi döngüsünde genç ve dirayetli iseniz iş bulabiliyorsunuz. Yoksa çalışamıyorsunuz.
SİZCE TANRI BİZE İNANIYOR MU?
Amador; içlerinde en yaşlısı, alkolik, karısı terketmiş, hayatta kalmak için hiçbir sebebi olmayan bir adam. Santa bir gün Amador’u evine bıraktığında Amador binaya girmeden önce Santa’ya Siyam ikizlerinin hikayesini anlatıyor. Hikâyede “Yapışık olan siyam ikizleri genellikle iyi anlaşıyormuş. Ancak bir gün birbirlerine sinirlenmişler. Ve biri diğerini itmiş. Böylece diğeri düşmüş. Sonra diğeri de diğerini itmiş oda düşmüş. Sonra birbirlerine bakıp gülmüşler. Çünkü onlar yapışık ikizlermiş.”. Santa ile binanın önüne gelmeden önce barda sendikalı ve sendikasız işçiler üzerinde tartışmışlardı. Amador siyam ikizleriyle Santa’ya sendikalı ve sendikasız işçilerin yapışık ikizler gibi olduklarını, birinin diğerinden üstün olmadığını anlatır. Daha sonra başka bir gün Amador’dan haber alamadıkları için Santa binanın kapısının altına geldiğinde apartman ışığının yanıp söndüğünü fark ediyor. Apartmana doğru baktığında Amador’un cansız bedeninin ışığı etkilediğini görür. Amador ciddi bir kaybedendir. Diğer arkadaşların yine bir umutları var. İş sahibi olabileceklerini düşünüyorlar ama Amadorun karısı onu terk ettiğinde ümitleri tükeniyor. Amador gerçek bir kaybedendir.
Rico; bar sahibidir. İki yıldır işsiz olan diğer arkadaşlarına karşı suçluluk duygusu hissediyor Santa’lar tersane kapatılmasın diye direnmişler. Direndikleri için işten çıkartılmışlardı, direnmeyenleri ise iki yıl daha çalıştırıp tazminat verip işten atmışlar. Böl ve yönet hareketi uygulamıştır tersane. Rico, arkadaşlarına karşı duyduğu suçluluk duygusundan dolayı sürekli arkadaşlarına ücretsiz içki veriyor.
Reyna; Stadyumun güvenlik görevlisi oluyor. Santa ideolojik olarak aşağılıyor güvenlik görevlisi olduğu için onu polislere benzetiyor. Reyna polis değil güvenlik görevlisi olduğunu söylüyor. Genellikle Santa’nın iğneli laflarına maruz kalıyor ve diğerleri çalışmadığı fakat kendisi çalıştığı için kendini diğerlerinden üstün görüyor. Bu yüzden Santa Reyna’ya ‘Benimde amcam olsaydı bende stadyuma güvenlik olurdum’ diyor.
Sergei; uzay enstitüsünden mezun. Sosyalizmin savunduğu işçi hakları eşitlik, her şeyin özelleştirilmesi sonucunda halkın refahının artacağını savunan sosyalizmin söylemlerinin havada kaldığı ancak kapitalizmin bütün anlatılarının gerçekleştiği bir dünyada yaşadıklarını, diğerlerinden daha iyi olamazlarsa toplum tarafında kaybedenler olacaklarının farkında. Santalar olayın romantikliğinde. Sergei herkesin mesleğinin olduğunun farkında ama mesleklerinin karşılığının olmadığını da görüp Santa’nın yüzüne vuruyor.

Filmin adı Güneşli Pazartesiler ’dir.
İşten çıkarılmış, işlerini özleyen beş arkadaş ve daha nicelerinin artık normal düzendeki gibi her Pazartesi’nin iş günü olmasını diliyorlar. Herkesin işe gittiği saatte onlar hayallere dalıyorlar. Aslıda beklenen Pazartesi gününün geleceğini ve kendilerinin de diğerleri gibi işe gidebileceği umutları var içlerinde. Aslında hiçbir zaman güzel olmuyor onların pazartesileri. Pazartesi demek sendromdur. İş saati işe gitmek demektir. Pazartesi başlangıçtır. Filmdeki karakterlerimiz çalıştıkları günlerdeki Pazartesileri özlüyor ve o günlerdeki gibi çalışmak istiyorlar. Sürekli birbirlerine günü soruyorlar. Pazartesi gününün boşluğunu film boyunca vurguluyorlar.
BU YAZI ÖZGE YILDIRIM`IN YORUMLARIYLA DÜZENLENMİŞTİR
Güneşli Pazartesiler eleştirisi ve incelemesi yazımızın sonuna geldik. Filmi izlemediyseniz mutlaka izlemesiniz.
Yorumlar (2)